19 Kasım 2012 Pazartesi

İnsan Yoruluyor Bazen Yalnız Başına Sevmekten...

İnsan yoruluyor bazen, yalnız başına sevmekten
Bir destek, hikayesini anlatacak bir kulak, karşılık verecek bir dudak arıyor.

Başını yaslayacak bir omuzda lazım tabi

Hiç biri olmasa da olur
İnsan kendisini seven bir kalp arıyor.

18 Kasım 2012 Pazar

Bu Gün Pazar Ve Ben Seni Çok Özledim!!!

Bu Gün Pazar Ve Ben Seni Çok Özledim!!



Yağmur da var
Çok sevdiğim rüzgar da
Bugün Pazar
Daha uyanmadı komşular
Damların üzerinde kuşlar
Daha rahatlar
Radyolarda eski şarkılar çalıyorlar bu saatlerde
Gönül penceresinden ansızın bakıp geçenlere doğru
Yağmur da var
Çok sevdiğim rüzgar da
Daha uyanmadı komşular
Bugün Pazar ve ben seni çok özledim
Dışan çıkmak istiyor canım
Tek başına haytalık etmek
Islanmak Pazar sabahında yağmurda
Boş caddelerde dolaşmak
Vitrinlerine bakmak mağazaların
Sinemaların afişlerine
Sokakların isimlerine
Telefon kulübelerinde uyuyan çocuklara
Bir merhaba demek sessizce
Sahilde martılara simit atmak
Otobüslerin ilk seferlerine binmek
Gitmek istiyor canım
Hayatın gittiği yere…
Islık çalıp şarkılar uydurmak kendi kendine
Fırından taze ekmek alıp
Buğusunu çekmek içine
Ve ben seni çok özledim
Tam böyle bir şey
Çiçeğe su yürümesi
Bebeğin ağlaması
Toprağın uyanması
Yağmurun yağması
Ateşin sıcağı
Bu Pazar sabahı
Tam böyle bir şey
Bir sabahçı kahvesine uğramak
Bir bardak çay
Taze dem kokusu
Hayatın atardamarlarında dolaşmak
Bölmeden şehrin uykusunu
Bir siir yazmak
Pazar bulmacasının boş karelerine
Şiirde tam da bunu anlatmak delice
Tam böyle bir şey
Hesapsız gölgesiz bedelsiz kimsesiz
Bir şiir yazmak
Bir bardak çay içmek
Sokaklarda gezmek
Yağmurda ıslanmak
Ve ben seni çok özledim!.
İbrahim Sadri...

15 Kasım 2012 Perşembe

SEN - SAN ''BEN - BİZ''

Kulağına doğru eğilsem
Desem
Sen gülsen,gülümsesen

Kulağına doğru eğilsem
Söylesem
Sen dursan,bir düşünsen

Gözlerine baksam
Söylemeden sussam
Sen kaşlarını çatsan

Gözlerine baksam
Konuşmadan anlatsam
Sen kızsan.

Özdemir ASAF

Peki Ya Sen Ne Yapardın???

Ne yaparsan yap sonucun iyi olmayacağı ortada.

Aklını dinlersen hep kalbini dinlememenin verdiği acı ve pişmanlığı yaşayacaksın, bir ömür boyu keşkelerin olacak

Kalbini dinlersen risk alacaksın ve belki ileride daha mutsuz olacaksın.

Belki de çok mutlu, bunu kalbini dinlemeden asla öğrenemeyeceksin...

İDİİLER GAZELİ ''M''

Gözlerin yağmurdan yeni ayrılmış
Gibi çocuk, gibi büyük, gibi sımsıcak

Sen bir şehir olmalısın ya da nar
Belki granada, belki eylül, belki kırmızı

Gövden ruhunun yaz gecesi mi ne
Çok idil, çok deniz, çok rüzgar

Çocukluğun tutmuş da yine aşık olmuşsun
Sanki bana, sanki ah, sanki olur a

Aşk bile doldurmaz bazı aşıkların yerini
Diye övgü, diye sana, diye haziran

Heves uykudaysa ruh çıplak gezer
Gazel bundan, keder bundan, sır bundan

Gözlerin şehirden yeni ayrılmış
Gibi dolu, gibi ürkek, gibi konuşkan

Hadi git yeni şehirler yık kalbimize bu aşktan

Haydar Ergülen

13 Kasım 2012 Salı

Nar Ağacım !!

Artık yazıyı yeniden yayınlamayı denemem için bir nedenim var.
Hemde bir gülücük kadar kocaman bir neden :)))

11.11.2012 günlerden pazar. Ailemle birlikte harkulade güzel bir kahvaltı yaptım.
Kahvaltının ardından bana resimdeki kitabı Nazan Bekiroğlu'nun bu güzel romanını okumak için az sesli, huzurlu bir yer arayışı içine girdim. Açık alanda bu şartlara haiz bir çok yer bulmak mümkündü ancak hava benim için bile oldukça soğuktu ve yağmur çiseliyordu.

Kitabı okumak için uygun bir yer bulma ümidiyle evden çıktım, Yol-İş Sendikası ilköğretim okulunun yanından tanjant yolu istikametine saptım 154 merdiven (küçükken 154 taneydiler sanırım sayıları değişmemiştir :-) ) indikten sonra Tanjant yolu göründü ve 300 metre daha yürüdükten sonra Serender ile Tanjantın buluştuğu yere geldim. Serender, hayır çok sesli ve kitap okumaya pek uygun değildi. Karadeniz Hastanesinin yanından fatih ve yenimahalleye doğru indim tekrar düşündüm ama hayır doğru yer buralarda değildi, buralarda doğru bir yer bulmak için çok aramak gerekti ve zaman kısıtlıydı. Kitabı bir an önce (okuyasıydı) okumalıydım.

Doğru yerin meydanda olabilme olasılığının oldukça yüksek olabileceğini düşündüm ve meydana gitmeye karar verdim. metre kareye düşen yağmur miktarı artmıştı ve benim cüssemde epey fazlaydı dolayısıyla ıslanıyordum. Gelmekte olan bir dolmuşu durdurdum ve meydana doğru hareket ettik dolmuş güzergahı sahildi. Molozdan geçerken birden sağımdaki O Osmanlıdan kalma yapılar bana ''gel'' dediler. Davete icabet etmemek olmazdı. Uygun bir yerde inebilir miyim dedim, yanıt evet olmalıydı ki 10 metre ileride araç durdu ve ben beni çağıran sese doğru heyecanla dolmuştan indim ve molozun ara sokaklarına girdim.

Bu yol beni 15. yy Osmanlısına götürüyordu. Karşımda dikdörtgen planlı, dünyada ki tek, tek kubbeli bedesten vardı. Yaklaştım 20*20 boyutlarında 400 m2 lik tamamen kara taştan yapılmış bir yapıydı.

15. yy ın sonundan bu güne kadar alışveriş merkezi olarak kullanılan bu eşsiz yapı bir çok taciri ve esnafı, o esnafların baharatlarını, kumaşlarını, el emeği bakır kazanlarını, ahşap kaşıklarını kalbinde taşımıştı ve kalbinden koparıp Trabzon halkına sunmuştu. Bu yüzdendi 500 yıldan daha fazla süre ayakta kalabilmesi, hamurunda taş ve sevgi vardı, birazda acı.

Kocaman kapısından İçeriye girdim Osmanlıdan kalma baharat ve kumaş kokuları duvarlarına sinmişti. Burası elimdeki bu güzelliğin okunabilmesi için en uygun yer, diye geçirdim içimden. Sol tarafta üst katta ki çay salonuna çıkan merdivenler vardı. Merdivenleri birer birer çıktım o ses artık içimdeydi, gel diyen o ses ona gelmiştim.

Kendime bir köşe buldum ve oturdum okumak için sabırsızlanıyordum. Kitabı elime aldım, garson çocuk geldi ''bir arzunuz var mı efendim'' dedi, gülümseyerek. Bir bardak çay alabilirim ve yanında da bir nargile diye yanıtladım ''gülümseyerek'' Kavunlu ve naneli nargile yanında tam kıvamında demlenmiş çayım, otantik bir ortam daha ne olsundu. Artık kitap okunsundu.

Bu kitabı bana armağan eden değerli arkadaşım, dostuma teşekkürler. İyi ki varsın...

10 Kasım 2012 Cumartesi

Böyle Hissetmeyi Özledim...

Çok farklı bir şey bu
Ve
Hiç mantıklı değil.

Sokaklarda insanları ona benzetiyorsun hepsini olmasa da saç rengi ve cinsiyeti aynı olanları :)

Acıktığını fark ediyorsun, bir şeyler yemek için oturuyorsun, yemek geliyor ve sen o sıralar başka bir yerlerdesin, sonuç olarak yemeği soğuk yemek zorunda kalıyorsun.


Akşam oluyor eve gidiyorsun biraz kitap okuyayım diyorsun, kitabın kahramanı onun kılığına giriyor ve zihninde farklı bir hikaye oluşuyor. Kitabı bırakıp kendi senaryonu oynamaya başlıyorsun.

Bu ne arkadaş uyuyalım bari diyorsun uzun bir özeleştiri ve düşünce sürecinin ardından rüyaya dalıyorsun ve yine o geliyor.

Aslında kötü de gelmiyor ama zor geliyor...

Ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum şu sıralar, yalnızca dua etmek geliyor elimden, dilimden, beynimden, kalbimden...

9 Kasım 2012 Cuma

Test we might

Ne zaman geçecek acaba?
Geçecek mi yada,
Geçmesini istiyor muyum?

Sanırım istemiyorum.
Sanırım mazoşist oldum
Duyduğum bu katlanılmaz acı beni mutlu ediyor.
Sanırım...

Kimseye kızma hakkım olduğunu düşünmüyorum
Yalnızca benim bu durumun sorumlusu


Haykırsam dünyaya hissettiklerimi umurunda olur mu acaba; hiç sanmıyorum.
Hani uzansan tutacaksındır.
Ama kırılır diye korkuyorum dokunmaya.

Kazanma ihtimalinin milyonda bir olduğu bir yarış var ve ben hala kazanabileceğimi düşünüyorum
Ne kadarda Aptalım...

Yaradan bize hep çalışmadığımız yerlerden soruyor.
Sanırım bu yüzdendir, muvaffakiyetsizliğimiz.

7 Kasım 2012 Çarşamba

Bir Tebessüm her şeyi olmasa da çok şeyi değiştirir :))

Oralardakine Özlem

"Söyle oralara senin kıymetini bilsin.. Oralar güzelse eğer tek sebebi sensin..!"

Hz. Mevlana...